Milli Eğitim bakanı tatil öncesinde öğrencilere ödev verilmemesini istedi. Hatta birkaç gün önce bir restoranda ödev yapan çocuğu görünce bir hafiye gibi okulunu öğrenip soruşturma açtırdı.
Geçen yıl da başbakanımız bayram öncesinde bir açıklama yapmıştı "Artık bunlardan çocuklarımızı kurtaralım, rahat rahat bayramımızı yapalım, bayramda bile ödev, hafta sonu ödev, çocuklarımızı kurtaracağız, çok daha farklı sistemlere geçeceğiz" demişti. Bakan, Başbakan haklı mı? Ben kendilerini kısmen haklı buluyorum. Peki, bu ödev meselesi neyin nesi neden gündeme geldi?
Ödev sorunu var mı? Evet, var, bunun birçok sebebi var. Yeni müfredat, tembellik, disiplin aracı olarak görme," iyi öğretmen algısı yaratma" bunlardan bir kaçı ama ülkemizdeki şekliyle öğrencilere verilen ödevlerin öğrenmede katkısının çok düşük olduğu bilimsel olarak ispatlanmış durumda.
Ödev, öğretilen konunun öğrenilmesini pekiştirmek için öğrenciye verilen görevdir. Peki, öğretilen konunun pekiştirilmesi için ödev nasıl olmalı? Veya ödev olmalı mı? Ödev nasıl olmalı? Ödev olmadan öğrenme olmaz mı? Öncelikle bu sorulara yanıt vermek isterim. Birincisi ödev öğrencinin öğrenmesine yardımcı olmalı yani " ders kitabınızın 30 ile 40 sayfalarını defterinize yazın" ödev değildir. Ödev öğrenilen konuyu daha da geliştirecek ve ölçecek nitelikte olmalıdır. İkinci sorunun cevabı evet ödev olmalıdır. Ancak ödev öğrenciyi geliştirecek yaratıcılığını ortaya çıkaracak seviyede ve keyifli olmalıdır. Ödev olmadan öğrenme olur ancak ödev öğrenmenin kalıcılığını arttırır. Hatta öğrenci öğrenmesinin sürekliliği için araştırmaya dayalı ve kopya edilemeyecek ödevler faydalı olabilir.
Şimdi gelelim bizde ki ödev sorununa, bizde ödev sorunu geçmişten bu yana sürüyor. Yani öğretmenler çoğu zaman dersini ciddiye aldığını göstermek edasıyla zor ve uzun ödevler verirler. Bazen öğrencileri kontrol altında tutmak için ödev verirler, bazen de öğrencilere disiplinini göstermek için ödev verirler. Yani birinci sorun ödev verme standardı olmaması. Neye göre ne zaman ne kadar ödev verileceği belli değil.
Diğer sorun ödevin içeriği ile ilgili, burada sorun öğretmenin neden ödev verdiğini bilmemesi. Sadece ödev vermiş olmak için ödev verildiği de oluyor. Geçmişte benim oğlumun fen ve teknoloji öğretmeni bir yıl boyunca ders kitabını bölüm bölüm deftere yazdırdı ve bunu ödev zannetti.
Ödev sorunu son yıllarda daha büyük boyutlara ulaştı. Sorun belli, yeni müfredatımız yapılandırmacı yaklaşım. Bu yeni öğretim yaklaşımında öğretmen sınıfta sürekli konu anlatmamalı öğrenciyle kitaptaki uygulamaları yapmalı, kitapta ne var, proje var, uygulama var, ödev var. Bunlar yeni müfredatta sınıfta yapılmalı ancak öğretmenler bunları eve vererek büyük bir yükü veliye ve öğrenciye atıyor. Velilerde yeni müfredatı bilmediği için ne yapacağını şaşırıyor. Hatta teknoloji ve tasarım dersi ödevleri için nalburlardan çıkmayan veliler hatta para ile ödev yaptıran veliler dahi vardı. Hatta velilerin yaptığı maketler şaheser olarak öğretmen tarafından çocuğun yapamayacağı ve yapmadığı biline biline notlandı.
Yani yeni müfredatı tam anlayamamış öğretmen kitabı eve göndermekte, evdeki veli bu işten artık bıktığı için isyan etmekte. Peki, çözüm nedir? Çözüm, bir öğretmen eğitimi, iki veli eğitimi üç ve en önemlisi ödevlerin e-okul sisteminde verilmesi böylece öğretmenlerin verdiği ödevler ölçülerek ödev vermeyi bilmeyen ve ödeve yüklenen öğretmenin tespit edilerek eğitilmesi uygun olacaktır. Ben bu konuda sayın bakanı destekliyorum. Okullar ödev kavramını öğrenmeden çocuklara eziyet etmeyi bıraksınlar.